26 Ağustos 2012 Pazar

KADINLAR NEDEN AĞLAR...

Kadınlar neden ağlar

Küçük bir erkek çocuk, annesine sordu: "Niçin ağlıyorsun?" "Çünkü ben kadınım." Diye cevapladı annesi. "Anlamadım!" dedi çocuk. Annesi, çocuğu kucaklayıp "Hiç bir zaman anlayamayacaksın!" dedi. Babasına "Baba, annem niçin ağlıyor?" diye sordu. Babanın cevabı: "Bütün kadınlar sebepsiz ağlayabilen yapıdadır" oldu. Küçük çocuk büyüdü, yetişkin adam oldu, halâ kadınların niçin ağ
ladıklarını keşfedemedi. Nihayet öldükten sonra cennete gittiğinde Allah'a sordu. "Allahım!" dedi: "Kadınlar niçin bu kadar kolay ağlayabiliyorlar ?" Allah:"Ben kadınları özel yarattım! Tüm yaşamın ağırlığını taşıyabilecek kuvvette olmasına rağmen başkalarına teselli verecek kadar yumuşak omuzlar, doğumun acısına olduğu kadar doğurdukları evlatlarının nankörlüğüne dayanabilecek iç kuvvetini verdim. Başkalarının kuvvetinin kalmadığında; devam edecek azmi, ailesinin hastalığında; yorgunluğa pabuç bıraktırmayacak kudreti verdim. Her türlü şart altında, hatta kendilerini çok kötü incitseler de, çocuklarını sevmek duygusallığını verdim. Bu duygusallık her yaştaki çocuklarının yaralarını sarmalarına, sorunlarını dinleyip paylaşmalarına yardım ediyor. Kocalarını tüm kusurlarıyla sevmek kuvvetini verdim. Onlara iyi bir kocanın eşini asla incitmeyeceğini fakat bazen destek ve kuvvetini deneyecek davranışlarda bulunacağını anlayacak duyarlı bir zeka verdim. Tek zayıflık olarak kadınlara bir gözyaşı verdim... Kadını güzel yapan şey ne saçı, ne vücudu,ne de kendini ne şekilde taşıdığıdır. Kadını esas güzel yapan sevgisini paylaşabilmesi,fedakarlığı, sorumluluğu, anlayışı, sadece bilgiye değil aynı zamanda kalbe de yönelik aklıdır.

BİRKAN HUKUK BÜROSU: MÜLKİYETTE EŞİTLİK...

BİRKAN HUKUK BÜROSU: MÜLKİYETTE EŞİTLİK...: ‎''Mülkiyette eşitlik olmaksızın yasa önünde eşitlik boştur.'' Diodorus (m.ö. 1.yy)

MÜLKİYETTE EŞİTLİK...

‎''Mülkiyette eşitlik olmaksızın yasa önünde eşitlik boştur.''

Diodorus (m.ö. 1.yy)

23 Ağustos 2012 Perşembe

BİRKAN HUKUK BÜROSU: Alzheimer Hastası 4 Gündür Kayıp

BİRKAN HUKUK BÜROSU: Alzheimer Hastası 4 Gündür Kayıp: Mersin'de özel bir huzurevindeyken kaybolan Alzheimer hastası 75 yaşındaki Necat Tekerci'den 4 gündür haber alınamıyor. Mersin'de özel...

Alzheimer Hastası 4 Gündür Kayıp

Mersin'de özel bir huzurevindeyken kaybolan Alzheimer hastası 75 yaşındaki Necat Tekerci'den 4 gündür haber alınamıyor.
Mersin'de özel bir huzurevindeyken kaybolan Alzheimer hastası 75 yaşındaki Necat Tekerci'den 4 gündür haber alınamıyor.
Tekerci'nin yeğeni Nazlı Yalınkılıç, amcasının Ramazan Bayramı'nın ilk günü kaldığı huzurevinden kaçarak ortadan kaybolduğunu söyledi. Amcasının hasta olduğu için hiçbir şeyi hatırlamadığını, insani ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak durumda olduğunu belirten Yalınkılıç, görenlerin ya da yerini bilenlerin en yakın güvenlik birimine haber vermesini istedi. Yalınkılıç, amcasının Alzheimer hastası olduğundan aile olarak hayatından endişe ettiklerini de sözlerine ekledi. - MERSİN

20 Ağustos 2012 Pazartesi

HAYAT DERSİ...(KISAAS

HAYAT DERSİ!!!

Beş yaşında idim. Rahmetli babaannem pirinç ayıklıyordu.
Bir tane yere düştü.
Babaannem eğildi aramaya başladı.
Sağa bakıyor sola bakıyor bulmaya çalışıyordu.
Çocukluk iste
-Aman babaanne dedim.
... - Bir pirinç tanesi için bu kadar caba harcamaya yorulmaya değer mi?

Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı öfkeyle doğruldu.
-Sen oturduğun yerden ahkâm kesiyorsun ' dedi.
- Hiç pirinç üretilirken gördün mü? İnsanlar ne kadar zorluk çekiyorlar. Bir pirinç tanesinde kaç insanin göz nuru alın teri emeği çilesi var biliyor musun?'
Utancımdan kıpkırmızı olmuştum.

Aradan yıllar geçti.
Hukuk Fakültesinde öğrenciyim.
Alain'in proposlarini okuyorum.
Birden irkildim.
Babaannemi hatırladım.
Alain ;
''Bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa bütün uygarlığa karşı ihanet etmiş olur '' diyordu.
İlave ediyordu. Bir iğnenin üretiminde binlerce insanin alın teri göz nuru el emeği vardır diyordu.

On dokuz yıl evveldi.
Stockholm'e gitmiştim.
Bir otele indim.
Geceydi.
Sabahleyin traş olmak için lavaboya gittiğimde aynanın yanında ilginç bir not gördüm.
'Lütfen traştan sonra jiletinizi çöpe atmayın yanda bir kutu var oraya bırakın bir tek jiletle dahi olsa İsveç çelik sanayisine yardımcı olun' diyordu.
Doğrusu hayretler içinde kaldım.
Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir.
Birçok eşya üzerinde' İsveç çeliğinden yapılmıştır' diye yazardı.
İste o ülke kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor ona sahip çıkıyor gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunuyordu.

İsviçre'de zaman zaman belli periyotlarda radyolar televizyonlar bir haberi duyurur.
'Şu tarihte su saatte adamlarımız gelecek. Siz lütfen hazırlığınızı yapın.
Okumadığınız ilgilenmediğiniz kullanmadığınız ne kadar kitap dergi gazete varsa kâğıt ambalaj kutu varsa velev ki bir ilaç prospektüsü dahi olsa kapının önüne koyun. İsviçre'nin kalkınmasına yardımcı olun. Fazla ağaç ziyanına engel olun.'

Japonlar son derece sade basit yalın mütevazı yasayan insanlardır.
Evlerini mobilya ile eşya ile dolduranlar Japonlara göre ruhen tekamül edememiş hayatın manasını anlayamamış zavallı kimselerdir.
Böyleleriyle; evini mezat salonuna çevirmiş zavallı diye eğlenirler.
Bir insanin gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır.
Vaktiyle Japon ekonomisi darboğazdan geçiyor. İç borçlar dış borçlar gırtlağı aşıyor.

Zamanın başbakanı meclisi toplar.
Kürsüye çıkar.
Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır ve;
- Şu andan itibaren der
- Tanrı şahidim olsun ki Japonların iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenmeden pirinçten başka bir şey yemeyeceğim.
- Şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim.
Dediklerini yapar en üstten en alta bir israftan
kaçınma kampanyası açılır.

Japonya bütün borçlarını öder. Bu durumun toplumun bütün kesimlerini tek istisna olmadan kapsadığını söylemeye gerek yok.
Geçenlerde Japon imparatorunun sarayını gördüm.
Yarabbim ne kadar sade ne kadar mütevazı ne kadar gösterişten uzak...

*Gerekmediği halde elektriği yakmakla suyu kapamadan bos yere akıtmakta gece çamurlu ayakkabılarımızı temizlemeden yatmakla yemek yediğimiz kapları yıkamadan bırakmakla biz de zalimler sınıfına
geçmiyor muyuz?

*Hayat çok ince akil almaz incelikte ipliklerle örülmüştür. Her şey o kadar birbirine bağlıdır ki İlkokul okuma kitabımızdaki bir sözü hiç unutmadım.

Bir mıh bir nalı kurtarır.
Bir nal bir atı bir at bir komutanı
Bir komutan bir orduyu
Bir ordu bir ülkeyi kurtarır diyordu..

Maddi durumumuz ne olursa olsun ister zengin olalım ister fakir hepimiz çok dikkatli olmak zorundayız.
Burada parayı da maddiyatı da aşan büyük bir sorumluluk duygusu edep ve incelik vardır.

RAMAZAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

Bugün sevinç günü, kederleri bir yana bırakıp mutlu olalım. Ramazan Bayramını doya doya 
yaşayalım. Hayırlı bayramlar! Her şeye kadir olan Yüce Allah, bizleri, doğru yoldan ve sevdiklerimizden ayırmasın! Hayırlı ve bereketli Ramazan Bayramları dileğiyle.